Türkiye İçin Korkutan Uyarı
Dr. Levent Kurnaz, baraj sularının çekilmesi sonucunda ortaya çıkacak tehlikeler hakkında konuştu..
Editör: Hayran Kaldım
30 Aralık 2020 - 13:52
Dr. Levent Kurnaz, baraj sularının çekilmesi sonucunda ortaya çıkacak bataklık ve küçük gölcüklerin sivrisinek larvalarının yaşam alanı haline geleceğini söyleyerek Batı Nil Virüsü, Zika ve en büyük düşmanlarımızdan Sıtmanın ülkede baş gösterebileceğine dikkat çekti.
“Buralardaki su artık bir noktada taban suyu ya da can suyu dediğimiz su olduğu için kullanılmaz hale gelecek.” diyen Kurnaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu da sağlık riskli oluşturduğu için o barajlardan su çekilmeye son verilecek.
Bundan dolayı da oralarda çok derin olmayan gölcükler halinde kalacak.İstanbul’un çevresinde bu gölcüklerin olması uzun vadede sivrisineklerin üremesine neden olacaktır.
Maalesef o sivrisinekler doğamızda çok fazla görülmeyen Batı Nil Virüsü, Zika gibi hastalıkların biraz daha fazla doğamıza girmesine ve en sonunda da en büyük düşmanlarımızdan olan sıtmanın görülmesine neden olabilir.
Bunların hepsi önümüzdeki yaz için büyük tehlikeler.Burada korkulacak senaryo İstanbul, İzmit, İzmir bu tür yerlerde sıcaklıkların sıfırın altına düşmemesi. Sıcaklıklar düşmezse bu yumurtalar kışı geçirirler, kışı geçirirlerse bu sivrisinekler mart ayından itibaren üremeye başlar. Bunlar üreyerek sezona başlayacak olursa sivrisinek popülasyonunda ciddi bir artışla karşı karşıya kalırız.
Maalesef iklim değişikliği de bizleri o senaryoya sürüklüyor”
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Fatih Dikmen de sivrisineklerin bulaşıcı hastalıkları artırabileceğini belirterek, şöyle konuştu:
“İklim değişikliğine bağlı etkilerden dolayı gerek suların azalması gerek yağış rejimindeki değişikliklerden dolayı muhtemelen farklı canlılarla karşılaşmaya başlayacağız.
İstanbul özelinde düşünecek olursak İstanbul’da daha önce görmediğimiz sivrisinek türlerini daha sık görmeye başlayacağız.
Kuraklığa bağlı olarak mikro habitatların ortaya çıkması bu duruma neden olabilir.
Normalde bir göl ekosistemi çok rahatlıkla kontrol altında tutulabilir.O bölgelere balık atılarak ya da farklı mücadele yöntemleriyle sivrisinek popülasyonu düşürebilir.
Göl ekosistemi ortadan kalkınca küçük küçük parça sular ortaya çıkıyor.Üzerinden beslenecek balıklar ya da biyolojik etmenler üzerinden kalkacak ve o küçük birikintiler larvalar için çok daha uygun üreme alanı haline gelecek.Eğer bunlar düzgün takip edilmezse çıkan sivrisinek türleri Batı Nil Virüsü ve Zika gibi hastalıkların taşıyıcısı haline gelecek.”
“Buralardaki su artık bir noktada taban suyu ya da can suyu dediğimiz su olduğu için kullanılmaz hale gelecek.” diyen Kurnaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu da sağlık riskli oluşturduğu için o barajlardan su çekilmeye son verilecek.
Bundan dolayı da oralarda çok derin olmayan gölcükler halinde kalacak.İstanbul’un çevresinde bu gölcüklerin olması uzun vadede sivrisineklerin üremesine neden olacaktır.
Maalesef o sivrisinekler doğamızda çok fazla görülmeyen Batı Nil Virüsü, Zika gibi hastalıkların biraz daha fazla doğamıza girmesine ve en sonunda da en büyük düşmanlarımızdan olan sıtmanın görülmesine neden olabilir.
Bunların hepsi önümüzdeki yaz için büyük tehlikeler.Burada korkulacak senaryo İstanbul, İzmit, İzmir bu tür yerlerde sıcaklıkların sıfırın altına düşmemesi. Sıcaklıklar düşmezse bu yumurtalar kışı geçirirler, kışı geçirirlerse bu sivrisinekler mart ayından itibaren üremeye başlar. Bunlar üreyerek sezona başlayacak olursa sivrisinek popülasyonunda ciddi bir artışla karşı karşıya kalırız.
Maalesef iklim değişikliği de bizleri o senaryoya sürüklüyor”
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Fatih Dikmen de sivrisineklerin bulaşıcı hastalıkları artırabileceğini belirterek, şöyle konuştu:
“İklim değişikliğine bağlı etkilerden dolayı gerek suların azalması gerek yağış rejimindeki değişikliklerden dolayı muhtemelen farklı canlılarla karşılaşmaya başlayacağız.
İstanbul özelinde düşünecek olursak İstanbul’da daha önce görmediğimiz sivrisinek türlerini daha sık görmeye başlayacağız.
Kuraklığa bağlı olarak mikro habitatların ortaya çıkması bu duruma neden olabilir.
Normalde bir göl ekosistemi çok rahatlıkla kontrol altında tutulabilir.O bölgelere balık atılarak ya da farklı mücadele yöntemleriyle sivrisinek popülasyonu düşürebilir.
Göl ekosistemi ortadan kalkınca küçük küçük parça sular ortaya çıkıyor.Üzerinden beslenecek balıklar ya da biyolojik etmenler üzerinden kalkacak ve o küçük birikintiler larvalar için çok daha uygun üreme alanı haline gelecek.Eğer bunlar düzgün takip edilmezse çıkan sivrisinek türleri Batı Nil Virüsü ve Zika gibi hastalıkların taşıyıcısı haline gelecek.”
FACEBOOK YORUMLAR