Hastalık stresine dikkat: Sizi koronavirüse karşı açık hale getirebilir

Koronavirüse yakalanma stresiyle ilgili  Klinik Psikolog Fahriye Nuşin Akbaş dikkat çekici uyarılarda bulundu. Akbaş, "Kronik anksiyete ve stres hormonları bağışıklık sistemini...

Hastalık stresine dikkat: Sizi koronavirüse karşı açık hale getirebilir
19 Mart 2020 - 10:39 - Güncelleme: 19 Mart 2020 - 10:39
Koronavirüse yakalanma stresiyle ilgili  Klinik Psikolog Fahriye Nuşin Akbaş dikkat çekici uyarılarda bulundu. Akbaş, "Kronik anksiyete ve stres hormonları bağışıklık sistemini baskılıyor, sindirim sistemini bozuyor ve COVID-19'a kapılarını açıyor. Çünkü öncelikle zihinde yayılan daha sonra bedene hükmederek yıkıcı etki yaratan bir kısır döngü içerisinde yaşanan yoğun panik ve kaygı bozukluğu yaşadığımız bu süreci trajik hale getiriyor" dedi.

Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesinden Klinik Psikolog Fahriye Nuşin Akbaş, koronavirüs salgınının psikolojik etkilerine ilişkin uyardı. Akbaş, COVID-19 salgınıyla birlikte endişe seviyesinin arttığına dikkati çekerek "Gündemde olan ve yaşamın akışını etkileyen COVID-19 beraberinde getirdiği panik ve kaygı bozukluğu, endişe kişinin günlük yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler ve hatta işlevselliğini sürdürmesini engeller. Akıl bedenin iç bölümü ve beden aklın dış kısmı, bu yüzden herhangi bir şey bedende başlayıp akılda yer edebilir veya tam tersi akılda başlayıp bedende yer edebilir. Konuşma esnasında el-kol hareket halinde iken beyin ile iletişim içinde ve beden onu takip ediyor. Onunla biz iletişime geçebiliriz çünkü çok duyarlı" diye konuştu.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ VURUYOR

Sağlıklı bir kaygının vücuda hiçbir zararı olmadığına işaret eden Klinik Psikolog Akbaş, şunları söyledi: "Ancak kronik kaygı ve duygusal stres birçok rahatsızlığa olanak verir. Gün içerisinde aşırı kaygı ya da anksiyete kaynaklı stres reaksiyonu, sempatik sinir sisteminde kortizol gibi stres hormonlarının salgılanmasına neden olur. Bu hormon vücuda yakıt sağlamak için kandaki şeker seviyesinin ve trigliserit seviyesinin artmasını meydana getirir. Bu hormon ayrıca yutkunmada zorlanma, baş dönmesi, kalp atışının hızlanması, baş ağrısı, konsantre olmakta zorluk, kaslarda gerilme, hızlı soluma ve terleme gibi fiziksel reaksiyonların görülmesini sağlar. Kanda artan bu yakıt fiziksel aktivitelerle harcanmadığında kronik anksiyete ve stres hormonları bağışıklık sistemini baskılıyor, sindirim sistemini bozuyor ve COVID-19'a kapılarını açıyor. Çünkü öncelikle zihinde yayılan daha sonra bedene hükmederek yıkıcı etki yaratan bir kısır döngü içerisinde yaşanan yoğun panik ve kaygı bozukluğu yaşadığımız bu süreci trajik hale getiriyor"

VİRÜSÜ ÖNCE ZİHNİNİZDEN UZAKLAŞTIRIN

Panik atak konusunda da Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesinden Klinik Psikolog Fahriye Nuşin Akbaş, "Hastanın, aslında tamamen "zararsız" olan panik atağı belirtileri hakkındaki yanlış bilgi ve inanışlarının düzeltilmesi ve hastanın bu belirtiler ile korkmadan baş edebilmesinin öğretilmesi amaçlanır. Panik atağı geleceğinden korktuğu için tek başına bulunmaktan kaçındığı yer ve durumlarla aşamalı bir şekilde tekrar tekrar karşılaştırılması, böylece korkularının "üstüne gitme"si sağlanarak korkularını yenmesi amaçlanır. COVID-19 dünya genelinde kaygı ve endişeyle gelmiş olsa da başlatmış olduğumuz birlik mücadelesi kapsamında kişi ilk olarak virüsü zihninden uzak tutmalıdır." şeklinde konuştu.

DERİN NEFES ALIP VERİN

Endişe anında derin nefes alıp vermenin oldukça önemli olduğunu belirten  Akbaş, şu bilgileri paylaştı: "Ne zaman endişe yaratan duygulanımlar duyarsanız bununla ilgili hiçbir şey yapmayın, sadece derin nefes alın denir. Bunun iki nedeni var. Derin nefes almaya başlıyorsun ama bu duygulanımlar belli bir nefes ritmine ihtiyaç duyar ve bu ritim olmadan duygulanım mümkün değildir. Duygunun var olabilmesi için belli bir ritimde veya kesik kesik nefes almak gerekir. Derin nefes alırsan duygunun dışarı vurması imkansızlaşır. Bilinçli olarak derin nefes alıyorsan, duygu kendini ifade edemez. Varoluşun akışına ters gidilmemeli, onunla beraber yol alınmalı. Bedenimiz yaşamının ta kendisi; bizlere düşmanca davranamaz. Bedenimizle devamlı iletişim halinde olmalıyız. Varoluş ile dostluk kurmayı öğrenmeliyiz. Var olan hiçbir şey insana karşı değil. Tek öğrenmemiz gereken yaşama sanatıdır. Yaşanmış yaşanabilecek her durumda başka hallerde var olacağız. Üstelik herkes aynı koşullarda iken bunu başarabilmek daha mümkündür"


DHA

FACEBOOK YORUMLAR