Aslında korona virüs kabusunu farkında bile olmadan Ocak ve Şubat'ta yaşamışız Bakın Nasıl
Tüm dünyayı etkisi altına alıp Milyonlarca İnsanı p’aniğe sürükleyen yeni nesil k’orona V’irüsü Türkiye’de hayatı olumsuz etkiliyor Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve küresel bir s’algına dönüşen k’orona v’irüs dünya genelinde 70 binden fazla can aldı. Eğitimci Nusret Tokur k’orona v’irüs s’algınıyla ilgili yeniakitcom için önemli bir yazı kaleme aldı.
Editör: Hayran Kaldım
12 Nisan 2020 - 14:30 - Güncelleme: 12 Nisan 2020 - 14:56
Tokur'un yazısı şu şekilde;Neredeyse son bir aydır aralıksız şekilde ülkemizin bir numaralı gündem maddesi olan K'orona ya da diğer adıyla K'ovid v'irüsü, hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir yanında hızla yayılmaya ve maalesef can almaya devam ediyor.Süreci baştan ele alarak özetleyecek olursak; K'orona v'irüsü ilk olarak 2019 yılının son günlerinde Çin'in Hubei Eyaleti'ne bağlı "Wuhan şehrinde" ortaya çıktı. İlk vaka, Wuhan'daki "hayvan pazarı"nda balık satıcısı olan 49 yaşında bir kadındır. Bu vakada hastalık, 23 Aralık 2019 tarihinde "ateş, öksürük ve göğüste sıkışma" hissiyle belirti vermiştir.
Çin'den sonra dünyanın farklı coğrafyalarına yayılmaya başlayan ö'lümcül virüs konusunda, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ne yazık ki başlangıçta kötü bir sınav vererek s'algının korkulacak bir boyutta olmadığını" belirtmiştir. 11 Şubat'ta k'orona v'irüs kaynaklı hastalığa C'ovid19″ adını veren ve işin ciddiyetinin farkına varan örgüt; bu hastalığı, "küresel s'algın anlamına gelen "pandemi" olarak ilan etmiştir.
Çin'de başlayan ve dünyayı adeta esir alan "K'orona v'irüs" hastalığında bugün itibariyle başlangıçtaki tablo değişmiş ve "dünyada en fazla vaka" görülen ülke, 220 bini aşan sayı ile "ABD" olurken, bu ülkeyi "İtalya" ve "İspanya" takip etmektedir.
En fazla can kaybı da "14 bin ö'lüm"le İtalya'da. 5 Nisan itibariyle dünya genelinde görülen k'orona v'irüs vakalarının toplamı "1 milyon"un üzerine çıktı. Toplam can kaybı "50 bin" i aştı. 200 binden fazla kişi ise gördüğü tedavi sonucu iyileşti.Türkiye'de ilk vaka 11 Mart'ta görüldü..Gelişen süreci bu şekilde aktardıktan sonra gelelim ülkemizdeki duruma…
Koranavirüs'le ilgili gelişmeler "Çin"de başlayıp dünyada yankı bulmaya başladığı andan itibaren, "Türkiye kamuoyu"nda çokça konuşulmaya başlandı ve bütün medya organlarının "bir numaralı gündemi" haline geldi. Sağlık Bakanlığımız da süreci yakından takip ederek ilk aşamada bir "Bilim Kurulu" oluşturdu. Yine Sağlık Bakanımız Sayın Dr. Fahrettin Koca ise, dünyada "yaşanan gelişmeler" konusunda halkı muntazaman bilgilendirdi.
27 Şubat'ta başlayıp 6 Mart'a kadar süren "Bahar Kalkanı Harekâtı"nın icra edildiği günlerde K'orona v'irüs tamamen gündemimizden düşerken, "Türkiye'de ilk k'orona v'irüs v'akası" ise 11 Mart'ta tespit edildi. Bu tarih itibariyle ülkenin tekrar ana gündemi haline gelen "K'orona v'irüs" konusunda devletimiz gerekli tüm tedbirleri süratle alarak, "başarılı bir kriz yönetimi" sergiledi. Yaşanan süreci ve Sağlık Bakanımız nezdinde devletimizin üstün performansını hepiniz yakından takip ettiğiniz için konunun detaylarına girmiyorum.
Virüs Ocak ve Şubat aylarında toplumu kuşattı..Her ne kadar Türkiye'de "ilk vaka" '11 Mart'ta açıklanmış olsa da; ben bu virüsün ülkemize çok daha öncesinden girdiği ve "Ocak-Şubat" aylarında toplumun büyük bir kesimini etkisi altına aldığı kanaatindeyim. Beni bu düşünceye sevk eden sebebi, içinde bulunduğum "eğitim camiası"ndan örneklerle aşağıda açıklayacağım; fakat öncesinde, konu daha net anlaşılsın diye, Koranavirüsün etkilerinden ve belirtilerinden kısaca bahsetmek istiyorum:
Belirtiler, hastaların neredeyse tamamında "yüksek ateş", "kuru öksürük", "bulantı-kusma", "nefes darlığı" ve "bitkinlik" olarak gösteriliyor. Bu emarelere bakıldığında yılın her döneminde yaşanan "soğuk algınlıkları"na benziyor gibi gözükebilir; ancak virüs, bir noktadan sonra şiddetini artırıyor. Ayrıca bu virüsün, damlacık ve yakın temas ile bulaştığı tespit edilmiştir. Özellikle yaşı ilerlemiş ve kronik hastalığı olanların "Covid-19″u daha ağır yaşadıkları da bilinenler arasında. Birçok kişi ise hastalığı hafif belirtilerle ve evde atlatıyor.
Öğretmen ve öğrenciler hastalığı farkında olmadan atlattı..Dert de Allah'tan devası da, hastalık da O'ndan şifası da… Hepimiz zaman zaman çeşitli hastalıklarla "imtihan" edilebiliyoruz. Kronik rahatsızlıkların yanında bazı dönemsel "hastalık" ve s'algınlar" da toplumda yaygın vaziyette. "Grip" başta olmak üzere dönemsel s'algınların birçoğu kalabalık ortamlardan, özellikle de küçük çocukların bir arada bulunduğu "okullar"dan yayılmakta. Hasta olan öğretmen ve öğrenciler, duruma göre ayakta da atlatabiliyor rahatsızlığı rapor da alabiliyor.
Ancak "işim gereği" içinde bulunduğum için, benim bu yıl bir şey dikkatimi çekti: Ocak ve Şubat ayları ile okullar kapanana kadarki süreçte, "geçmiş yıllara nazaran", rapor alan öğretmen ve öğrenci sayısında "gözle görülür bir artış" yaşandı. Başta, sadece "kendi okulumuzda böyledir" diye düşünüp çok da ciddiye almamış olsam da, farklı okullarda görev yapan idareci ve öğretmen arkadaşlarımdan da "benzer duyumları" aldıktan sonra durumun normal olmadığına kanaat getirdim. Ayrıca, rapor alanların ekseriyetinde, yukarıda zikredilen belirtiler mevcuttu!
Öte yandan; sosyal medyada yaklaşık 250 bin üyesi bulunan bir "öğretmen grubu"nda dün gündeme getirilen, "Aramızda coronavirüse yakalanan var mı?" sorusuna verilen yüzlerce cevap da, "yukarıdaki kanaatimi" destekler mahiyette. Meğer ülke genelinde birçok öğretmen ve öğrenci, henüz Türkiye'deki ilk vaka(11 Mart) açıklanmadan önce, bu virüsü kapmış ve belirtilerin "neredeyse tamamını" iliklerine kadar hissetmiş! Şükür ki; birçoğu, acı çekmiş de olsa, kısa süre içerisinde hastalığı atlatmış ve kendini toparlamış.
Kendisi küçük tahribatı büyük virüs..Bu örnekler sadece "eğitim camiası"ndan… Peki ya toplumun kalan kesimi? O dönemde okullarda bu kadar yaygınlaştıysa bu "virüs", varın gerisini siz hesap edin. Henüz test de yapılmadığı için, kim bilir o süreçte belki de bu virüsten sebep "hayatını kaybeden" niceleri olmuştur!
Tarih boyunca birçok "büyük s'algın" yaşandı ve bu s'algınlar milyonlarca insanın ö'lümüne yol açtı. İnsanlık son yüzyılda "büyük gelişmeler" yaşadı ve tıp alanında enfeksiyonlarla mücadele edebilmek için "önemli keşiflere" imza atıldı. İnanıyorum ki; vaka ve ölü sayısı hızla artmasına rağmen "bir çıkış yolu" bulunacak ve büyük tahribatlara sebep olan bu süreç de inşallah "suhuletle" atlatılacaktır. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, hastalıkla mücadele edenlere de acil şifalar diliyorum.
Çin'den sonra dünyanın farklı coğrafyalarına yayılmaya başlayan ö'lümcül virüs konusunda, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ne yazık ki başlangıçta kötü bir sınav vererek s'algının korkulacak bir boyutta olmadığını" belirtmiştir. 11 Şubat'ta k'orona v'irüs kaynaklı hastalığa C'ovid19″ adını veren ve işin ciddiyetinin farkına varan örgüt; bu hastalığı, "küresel s'algın anlamına gelen "pandemi" olarak ilan etmiştir.
Çin'de başlayan ve dünyayı adeta esir alan "K'orona v'irüs" hastalığında bugün itibariyle başlangıçtaki tablo değişmiş ve "dünyada en fazla vaka" görülen ülke, 220 bini aşan sayı ile "ABD" olurken, bu ülkeyi "İtalya" ve "İspanya" takip etmektedir.
En fazla can kaybı da "14 bin ö'lüm"le İtalya'da. 5 Nisan itibariyle dünya genelinde görülen k'orona v'irüs vakalarının toplamı "1 milyon"un üzerine çıktı. Toplam can kaybı "50 bin" i aştı. 200 binden fazla kişi ise gördüğü tedavi sonucu iyileşti.Türkiye'de ilk vaka 11 Mart'ta görüldü..Gelişen süreci bu şekilde aktardıktan sonra gelelim ülkemizdeki duruma…
Koranavirüs'le ilgili gelişmeler "Çin"de başlayıp dünyada yankı bulmaya başladığı andan itibaren, "Türkiye kamuoyu"nda çokça konuşulmaya başlandı ve bütün medya organlarının "bir numaralı gündemi" haline geldi. Sağlık Bakanlığımız da süreci yakından takip ederek ilk aşamada bir "Bilim Kurulu" oluşturdu. Yine Sağlık Bakanımız Sayın Dr. Fahrettin Koca ise, dünyada "yaşanan gelişmeler" konusunda halkı muntazaman bilgilendirdi.
27 Şubat'ta başlayıp 6 Mart'a kadar süren "Bahar Kalkanı Harekâtı"nın icra edildiği günlerde K'orona v'irüs tamamen gündemimizden düşerken, "Türkiye'de ilk k'orona v'irüs v'akası" ise 11 Mart'ta tespit edildi. Bu tarih itibariyle ülkenin tekrar ana gündemi haline gelen "K'orona v'irüs" konusunda devletimiz gerekli tüm tedbirleri süratle alarak, "başarılı bir kriz yönetimi" sergiledi. Yaşanan süreci ve Sağlık Bakanımız nezdinde devletimizin üstün performansını hepiniz yakından takip ettiğiniz için konunun detaylarına girmiyorum.
Virüs Ocak ve Şubat aylarında toplumu kuşattı..Her ne kadar Türkiye'de "ilk vaka" '11 Mart'ta açıklanmış olsa da; ben bu virüsün ülkemize çok daha öncesinden girdiği ve "Ocak-Şubat" aylarında toplumun büyük bir kesimini etkisi altına aldığı kanaatindeyim. Beni bu düşünceye sevk eden sebebi, içinde bulunduğum "eğitim camiası"ndan örneklerle aşağıda açıklayacağım; fakat öncesinde, konu daha net anlaşılsın diye, Koranavirüsün etkilerinden ve belirtilerinden kısaca bahsetmek istiyorum:
Belirtiler, hastaların neredeyse tamamında "yüksek ateş", "kuru öksürük", "bulantı-kusma", "nefes darlığı" ve "bitkinlik" olarak gösteriliyor. Bu emarelere bakıldığında yılın her döneminde yaşanan "soğuk algınlıkları"na benziyor gibi gözükebilir; ancak virüs, bir noktadan sonra şiddetini artırıyor. Ayrıca bu virüsün, damlacık ve yakın temas ile bulaştığı tespit edilmiştir. Özellikle yaşı ilerlemiş ve kronik hastalığı olanların "Covid-19″u daha ağır yaşadıkları da bilinenler arasında. Birçok kişi ise hastalığı hafif belirtilerle ve evde atlatıyor.
Öğretmen ve öğrenciler hastalığı farkında olmadan atlattı..Dert de Allah'tan devası da, hastalık da O'ndan şifası da… Hepimiz zaman zaman çeşitli hastalıklarla "imtihan" edilebiliyoruz. Kronik rahatsızlıkların yanında bazı dönemsel "hastalık" ve s'algınlar" da toplumda yaygın vaziyette. "Grip" başta olmak üzere dönemsel s'algınların birçoğu kalabalık ortamlardan, özellikle de küçük çocukların bir arada bulunduğu "okullar"dan yayılmakta. Hasta olan öğretmen ve öğrenciler, duruma göre ayakta da atlatabiliyor rahatsızlığı rapor da alabiliyor.
Ancak "işim gereği" içinde bulunduğum için, benim bu yıl bir şey dikkatimi çekti: Ocak ve Şubat ayları ile okullar kapanana kadarki süreçte, "geçmiş yıllara nazaran", rapor alan öğretmen ve öğrenci sayısında "gözle görülür bir artış" yaşandı. Başta, sadece "kendi okulumuzda böyledir" diye düşünüp çok da ciddiye almamış olsam da, farklı okullarda görev yapan idareci ve öğretmen arkadaşlarımdan da "benzer duyumları" aldıktan sonra durumun normal olmadığına kanaat getirdim. Ayrıca, rapor alanların ekseriyetinde, yukarıda zikredilen belirtiler mevcuttu!
Öte yandan; sosyal medyada yaklaşık 250 bin üyesi bulunan bir "öğretmen grubu"nda dün gündeme getirilen, "Aramızda coronavirüse yakalanan var mı?" sorusuna verilen yüzlerce cevap da, "yukarıdaki kanaatimi" destekler mahiyette. Meğer ülke genelinde birçok öğretmen ve öğrenci, henüz Türkiye'deki ilk vaka(11 Mart) açıklanmadan önce, bu virüsü kapmış ve belirtilerin "neredeyse tamamını" iliklerine kadar hissetmiş! Şükür ki; birçoğu, acı çekmiş de olsa, kısa süre içerisinde hastalığı atlatmış ve kendini toparlamış.
Kendisi küçük tahribatı büyük virüs..Bu örnekler sadece "eğitim camiası"ndan… Peki ya toplumun kalan kesimi? O dönemde okullarda bu kadar yaygınlaştıysa bu "virüs", varın gerisini siz hesap edin. Henüz test de yapılmadığı için, kim bilir o süreçte belki de bu virüsten sebep "hayatını kaybeden" niceleri olmuştur!
Tarih boyunca birçok "büyük s'algın" yaşandı ve bu s'algınlar milyonlarca insanın ö'lümüne yol açtı. İnsanlık son yüzyılda "büyük gelişmeler" yaşadı ve tıp alanında enfeksiyonlarla mücadele edebilmek için "önemli keşiflere" imza atıldı. İnanıyorum ki; vaka ve ölü sayısı hızla artmasına rağmen "bir çıkış yolu" bulunacak ve büyük tahribatlara sebep olan bu süreç de inşallah "suhuletle" atlatılacaktır. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, hastalıkla mücadele edenlere de acil şifalar diliyorum.
FACEBOOK YORUMLAR