"Aşı çalışmaları umut verici ama zaman gerekli"
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Esra Ergün Alış, aşı çalışmalarının koronavirüs için umut verici olduğunu, ancak biraz daha zamana ihtiyaç olduğunu söyledi.
Koronavirüs için çeşitli ülkelerde gerçekleştirilen aşı çalışmalarını değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi'nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Esra Ergün Alış, çalışmaların umut verici olduğunu, ancak hastalığın henüz yeni yeni tanınmaya başlandığı için aşılar hakkında değerlendirmede bulunmak için zamana ihtiyaç olduğunu söyledi.
"İLK GÜNLERE NAZARAN KORONAVİRÜSÜ BİR NEBZE DE OLSA TANIDIK"
Koronavirüs salgınının ilk görülmeye başlandığı dönemlerden bu yana önemli bir yol kat edildiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Alış, "İlk günlere nazaran koronavirüsü bir nebze de olsa tanıdığımızı söyleyebiliriz. Hastalığın ilk görüldüğü günlere nazaran elimizde artık daha çok akademik ve bilimsel çalışma, daha çok bulgu var. Ancak bu bulgular, hastalığın seyri ve semptomlar da değişkenlik gösteriyor. Söz gelimi ilk dönemlerde ishal şikâyetiyle başvuran hastaların sayısı daha fazlayken, bugün ishal bulgusuyla gelen hasta sayısı daha az. Tam ters istikamette ilk dönemlerde ateş bulgusu daha azdı, şimdi daha fazla. Yine ilk dönemlerde balgam gördüğümüzde koronavirüs teşhisinden uzaklaşabiliyorduk. Şimdiyse şikâyetlerin çoğunun arasında kanlı balgam var. Halsizlik, bel ve sırt ağrıları ise halen en çok gördüğümüz şikâyetler" diye konuştu.
"BEN DEĞİL BİZ OLMA ZAMANI"
Koronavirüs sürecinde, hastalığın Türkiye'de görüldüğü ilk dönemler olan Mart-Nisan 2020'ye göre bugün yeni bir döneme girildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Alış, "İlk günlerde önlemler daha sıkıydı. Özellikle yaz aylarında, vaka sayılarında yaşanan düşmeyle de birlikte sanıyorum bir rehavete girildi. Biraz da bazı tedbirler, bir zaman sonra vatandaşta yılgınlığa neden oldu. Ancak önümüzde bizi daha zorlu günler bekliyor. Bu kış biraz zor geçecek. Bu nedenle 'ben' değil 'biz' düşüncesiyle hareket etmemiz gerek. Çünkü tam da mevsimsel grip ve soğuk algınlıklarının başlama dönemindeyiz. Bu sorunları yaşayan insanların 'Korona oldum' paniği de söz konusu olacak" şeklinde konuştu.
"HASTALIĞIN KAÇINCI GÜNDE TESPİT EDİLDİĞİ DE ÖNEMLİ"
Hastalığın tedavisinde bilhassa bulguların şiddetine ve altta yatan kronik hastalık olup olmadığına dikkat edildiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Alış, "Temel tedaviler aslında her hastaya benzer şekilde uygulanıyor. Ancak hastanın semptomları şiddetliyse, yaşı belli bir seviyenin üstündeyse ve kronik rahatsızlığı varsa, bu hastalara yatış prosedürü uygulanıyor. Bunun dışındaki hastalara evde izolasyon uygulanıyor. Bundan başka hastalığın kaçıncı günde tespit edildiği de önemli bir kriter. Kan sulandırıcı ilaçlar önemli bir araç. Kortizol türevi ilaçlar artık daha aktif uygulanıyor" dedi.
"OBEZİTE VE DİYABET EN BÜYÜK RİSK"
Altta yatan kronik hastalığı bulunan vakaların koronavirüs hastalığı için daha riskli vakalar olduğunun artık herkesçe bilindiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Alış, "Ancak bunların arasında öyle bir grup var ki, kronik hastalığı bulunanlar arasında da en risklisi diyebiliriz. Kişisel gözlemime dayanarak, obezite ve diyabet sorunu yaşayan hastalar, koronavirüs için en büyük risk grubunu oluşturuyor ve bu vakalar hastalığı daha ağır geçiriyorlar. Nitekim bu iki hastalık, yani obezite ve diyabet de birbirini tetikleyebilen hastalıklar. Bu nedenle bu gruba girenlerin ekstra dikkatli olmasında yarar var" ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Alış, 20 yaş altı ve 65 yaş üstü grupların risklerini de şöyle sıraladı: "20 yaş altı vatandaşların en büyük riski taşıyıcılık. Kendisi belki hasta olmuyor ama hastalığı alıp eve götürebiliyor. 65 yaş üstü vatandaşlarda ise yaş nedeniyle kronik hastalık riski söz konusu."
"EN YAKINLARIMZDAN BULAŞIYOR"
Hastalığın insanlara en yakınlarından ve en sevdiklerinden geçme riskinin çok daha yüksek olduğunun altını çizen Dr. Alış, "En çok duyduğumuz öykü, 'Ben aslında çok dikkat ediyorum. Evden dışarı çıkmıyorum. Ama geçenlerde oğlum geldi, torunum geldi' şeklinde oluyor. Dolayısıyla koronavirüse yakalanan hastalara bu virüs en yakınlarından ve en sevdiklerinden geliyor" şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Alış, şöyle devam etti: "Bu açıdan hastalığın hızını kesebilecek her türlü kısıtlama ve uygulamaya muhtaç durumdayız. Çünkü sağlık çalışanları, kapıdaki güvenliğinden başhekimine kadar inanılmaz bir özveriyle mücadele ediyor. Bu bir 100 metre koşusu değil. En erken Mart-Nisan 2021 tarihlerine kadar devam edecek olan bir maraton. Bu nedenle tüm önlemlere hassasiyet göstermeliyiz."
"SEMPTOMU OLANLAR İLAÇLARI KULLANMALI"
koronavirüs tedavisinde kullanılan ilaçlarla ilgili tartışmalara da değinen Dr. Öğr. Üyesi Alış, "Bugün semptom göstermeyen ve kendini iyi hisseden hastanın 4 gün sonra nasıl olabileceğinin bir garantisi bulunmuyor. Bu nedenle koronavirüs tanısı konan hasta, eğer semptom gösteriyorsa, verilen ilaçları kesinlikle kullanmalı. Tabii ki kendi özel durumlarını ilaçları getiren filyasyon ekibiyle değerlendirmelerinde yarar var. Tekrar söylemek gerekirse, koronavirüs'ün seyrini altta yatan kronik hastalık ve hangi gün müdahale edildiği gibi etmenler de belirliyor. Dolayısıyla, zaman zaman ne yaparsak yapalım hastalık ağırlaşıyor. 'İlaç kullanmadan önce iyiydi, ilaca başladıktan sonra ağırlaştı' iddiaları ancak istisnai durumlarda geçerlilik kazanabilir. Belki ilaç hastalığın ağırlaşmasını o kadar durdurabildi, bilemeyiz" şeklinde konuştu.
"SEMPTOM VARSA HEMEN TEST YAPTIRIN"
PCR testlerinde yaşanan kimi hataları da değerlendiren Dr. Öğr. Esra Alış, "Bu çoğunlukla yanlış zamanda test yaptırmaktan kaynaklanıyor. Temasta olduğumuz bir şahsın pozitif çıkması üzerine, semptom yoksa hemen test yaptırmak çok hatalı bir davranış. Semptom varsa hemen test yaptırmak doğru tabii. Ancak Türkiye için ortalama bulaş süresi 5 ilâ 7 gün arasında değişiyor. Dolayısıyla, eğer semptom yoksa, temastan en az 7 gün sonra test yaptırıldığı takdirde daha sağlıklı bir sonuca ulaşabilir. Çünkü hemen ertesi gün test yaptırıldığında virüs henüz testle tespit edilecek yoğunluğa ulaşmamış olabiliyor. Vatandaş da 'Ben test yaptırdım, negatif çıktı' diye rehavete kapılabiliyor. Dolayısıyla birkaç gün bekleyip sonra test yaptırmak hem testin isabeti açısından hem de sağlık sistemine fuzuli yük bindirmemek açısından daha doğru bir hareket. Çünkü gereksiz yaptırılan her test fazladan bir külfet oluyor" diye konuştu.
DHA
FACEBOOK YORUMLAR