Annesi uzun zamandır yatalaktı ve konuşamıyordu
Off Yeter artık Anne ya Yine mi yatağı ıslattın. Yeminle vereceğim seni sonunda huzur evine. Sen de kurtulacaksın ben de , diye söylendi kadın. Annesi uzun zamandır yatalaktı ve konuşamıyordu. Kızının sözleri üzerine kalp atışları hızlandı. Elleri terledi. Dudaklarını kımıldattı.
Güzel kızım özür dilerim. İnan bilerek yapmadım. Vallahi farkında bile değilim. Çok özür dilerim diyecekti, diyemedi... Yatağın ucunda duran ve öfkeyle kendisine bakan
kızıyla göz göze geldi. İki damla yaş daha fazla kirpiklere tutunamayıp, önce yanaklara, sonra da göğsüne damladı.
Hah Şimdi de ağla.Yahu asıl ağlaması gereken
benim anne ben. Senin yüzünden Hayri'yle ayrılma
noktasına geldik. Adam da haklı. Evinde bile rahat
edemiyor. Sen ne güzel ağlıyorsun da söylesene
ben kime ağlayayım. Aylardır sana bakıyorum,
altını temizliyorum, Bıktım yeminle bıktım...
Araya kızgın bir demir gibi sessizlik girdi.
Kadın söylene söylene yatak çarşaflarını değiştirdi.
Annesi kızını daha fazla kızdırmamak için gözlerini kapattı. Biliyordu çocukcaydı ama sanki gözlerini kapatınca orada yokmuş gibi oluyordu..
Son zamanlarda bulmuştu bu oyunu. Ne zaman
evdekiler ona söylense, sitem etse, çemkirse,
kötü davransa, o hemen gözlerini kapatıyordu.
Kadın hışımla yerdeki ıslak çarşafı alıp odadan çıktı.
Annesi yine yalnızlığıyla baş başa kalmıştı.
Derin bir nefes aldı. Aldığı nefes göğsüne saplandı.
Başını usulca pencereye doğru çevirdi.
Pencerenin önünde duran ve ha kurudu ha kuruyacak
bir tek kırmızı güle baktı. Bu odada yattığı zamanda,
gül ona arkadaşlık etmişti. Sırlarını onunla paylaşmıştı.
Ama gül de bakımsızlıktan önce yapraklarını
dökmeye başlamış, sonra da boynunu eğerek
dalından kopmuştu.
Gidiyoruz galiba ikimizde. dedi. Vakit geldi değil mi?
Mesele çok yaşamak değilmiş, iyi yaşamakmış.
Baksana halimize, çok yaşadık da ne oldu.
Azar, hakaret, kötü bakışlar..
Gül biraz daha koptu dalından.
Kadının kalbi sıkıştı..
Karanlık çöktü kente.
Sokak lambaları yandı..
Oturma odasından kahkaha sesleri geliyordu. Çocukların yine misafirleri vardı demek. Ne güzel eğleniyorlar diye iç geçirdi anne. Gülümsedi. Kuzum benim, gül elbette, ben seni çok üzüyorum, yoruyorum, haklısın. Kurban olurum sana
Gül dalından kopup pervazın üstüne yuvarlandı.
Kadının kalbi durdu.
Karanlık çöktü odaya.
Kadın elinde çorba tabağıyla odaya girdi. Yüzü asıktı.
Biraz önce dışarıda kahkahalar atan kadın gitmiş
yerine suratsız sinirli biri gelmişti. Kadın tabağı yatağın
yanındaki sehpanın üstüne koydu. Annesine bakmadan,
yorganı kaldırıp, yine yatağı ıslatıp ıslatmadığına baktı.
Ve İnanmıyorum sana anne ya! daha biraz önce
değiştirdim senin altını. Sen inadıma yapıyorsun
değil mi bunu? Demin içeride birazcık güldüğümü
duydun, sırf ben üzüleyim diye yine yatağı
ıslattın de mi. Ah anne ah!
Başını kaldırdı. Annesinin gözleri kapalıydı.
Eli annesinin bacağına değdi. Annesi soğuktu.
Hem de buz gibi. Kadın irkildi ve korkuyla geri çekildi.
Anne diyebildi sadece. Gerisini getiremedi.
Saksı dünyada kaldı.
Yatak da dünyada kaldı.
Diğer eşyalar gibi, toprak gibi, hava, su,
ateş gibi, her şey dünyada kaldı.
Giden gül oldu, giden anne odu.
Sonra kadın çok ağladı.
Üzüldü vicdan azabı çekti ..
Ama geç kalmıştı ...
Yüreğini hatırla insanoğlu.
Senin bir yüreğin var, hatırla!
FACEBOOK YORUMLAR